https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/issue/feed Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal 2025-11-15T16:37:33+00:00 Editör editor@eurasianacademy.org Open Journal Systems https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1694 MEDENİ USUL VE İŞ HUKUKUNDA TANIKLIK 2025-11-15T16:30:50+00:00 Süleyman AYGÜL av.suleymanaygul@gmail.com <p>Bu çalışma, iş hukukunda tanıklık kurumunun teorik ve pratik boyutlarını inceleyerek, iş mahkemelerinde tanık beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi sürecini ele almaktadır. İş hukukunda tanıklık, hem işçi hem de işveren açısından önemli bir delil niteliği taşımakta olup, yargılama sürecinin şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. İş ilişkileri genellikle yazılı belgelere dayanmakla birlikte, bazı durumlarda yazılı delil bulunmaması veya mevcut belgelerin yeterli açıklıkta olmaması nedeniyle tanık beyanlarına başvurulması gerekmektedir. Bu bağlamda, çalışmada iş hukukunda tanıklığın yasal dayanakları, tanıklık ehliyeti, tanıkların hak ve yükümlülükleri, iş mahkemelerinde tanıklık süreci ve tanık beyanlarının güvenilirliği ele alınmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde, tanıklık kavramı ve iş hukukundaki yeri, Türk İş Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirilmiştir. Tanıklık ehliyeti açısından kimlerin tanıklık yapabileceği, hangi durumlarda tanıklığın kabul edilmediği ve tanıklık yapma zorunluluğu detaylandırılmıştır. İkinci bölümde, tanık beyanlarının delil olarak değerlendirilmesine yönelik kriterler, tanıkların tarafsızlığı, beyanların güvenilirliği ve yargıçların bu beyanları nasıl yorumladığı üzerinde durulmuştur. Özellikle iş uyuşmazlıklarında sıkça karşılaşılan durumlar, içtihatlar ve yargı kararları ışığında analiz edilmiştir. Üçüncü bölümde, iş mahkemelerinde tanık dinleme süreci, tanıkların çağrılması, mahkemede dinlenme usulleri ve beyanların tutanak altına alınması konuları detaylandırılmıştır. Ayrıca tanık beyanlarının çelişkili olması durumunda nasıl değerlendirildiği ve hangi kriterlerin esas alındığı açıklanmıştır. Son olarak, çalışmanın sonuç bölümünde, iş mahkemelerinde tanık delilinin önemi vurgulanarak, tanık beyanlarının değerlendirilmesine ilişkin karşılaşılan sorunlara yönelik çözüm önerileri sunulmuştur. İş mahkemelerinde tanık delilinin, özellikle işverenin işçi aleyhine haksız uygulamalarını kanıtlamada veya işçinin yükümlülüklerini yerine getirmediğini ispat etmede kritik bir rol oynadığı ortaya konulmuştur. Tanık beyanlarının objektif ve güvenilir olmasının, iş hukukunda adil bir yargılama sürecinin sağlanması açısından büyük önem taşıdığı tespit edilmiştir.</p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1660 ATEŞKES, REHİNE, ZORLA YER DEĞİŞTİRME ÇERÇEVESİNDE 15 OCAK 2025 TARİHLİ HAMAS-İSRAİL ANLAŞMASI’NIN İÇERİĞİ, HUKUKİ VE SİYASİ DEĞERİ 2025-10-24T14:04:47+00:00 ABDÜLKADİR AKIL akakil@ticaret.edu.tr <p>Bu araştırma makalesi, Hamas ile İsrail arasında imzalanan 15 Ocak 2025 2025 Tarihli Hamas-İsrail Ateşkes Anlaşması’nı uluslararası hukuk perspektifinden kapsamlı bir şekilde ele almaya çalışmıştır. 2023 sonrası Gazze Şeridi’nde şiddetlenen çatışmaların ardından imzalanan söz konusu Anlaşma, elbette öncelikli olan sadece çatışmaların geçici olarak durdurulması değil; aynı zamanda insani yardımların ulaştırılması, rehinelerin serbest bırakılması, tutuklu takasları ve sivillerin zorla yerlerinden edilmesine ilişkin kritik başlıkları da içermektedir. Bu çerçevede Çalışma’da; ateşkesin hukuki niteliği, bağlayıcılığı ve taraflar açısından doğurduğu yükümlülükler; uluslararası insancıl hukuk, Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 Ek Protokoller, Birleşmiş Milletler Şartı, Uluslararası Adalet Divanı kararları ve Güvenlik Konseyi kararları ışığında analiz edilmeye çalışılmıştır. Rehine ve tutuklu takasının andlaşmalar hukuku ve &nbsp;uluslararası teamül hukuku temelindeki meşruiyeti; ayrıca sivillere yönelik zorla yer değiştirme uygulamalarının savaş suçu kapsamındaki niteliği detaylı olarak irdelenmeye çalışılmıştır. Bunun yanında çalışma, Filistin’in uluslararası statüsü, İsrail’in güvenlik politikaları ve anlaşmanın bölgesel güç dengeleri üzerindeki etkilerini değerlendirirken, üçüncü taraf devletlerin ve uluslararası kuruluşların hukuki sorumluluklarını da incelemeye çalışmıştır. Çalışma, elde edilen bulgular sonucunda ateşkesin sadece siyasi bir argüman değil, aynı zamanda ciddi hukuki sonuçlar doğuran bir mekanizma olduğunu vurgulayarak, sürdürülebilir barış için kapsamlı hukuki bir çerçevenin gerekliliğini ortaya koymaya çalışmıştır.</p> <p>&nbsp;</p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1692 KÖY ENSTİTÜLERİNDE TARİH EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ 2025-11-15T16:21:02+00:00 Recep Mutlu ÖZBAYIK recepozbayik@gmail.com <p>Köy enstitüleri, Türk eğitim sisteminin gelişiminde dönüm noktası niteliğinde bir konuma sahip olmuştur. Cumhuriyet’in ilanını takiben başlatılan kapsamlı eğitim hamlesi çerçevesinde, kırsal bölgelere öğretmen yetiştirme misyonu bu kurumlara tevdi edilmiştir. Söz konusu enstitülerin tesisi için gerekli hazırlık çalışmaları 1935 senesinde başlatılmış ve 17 Nisan 1940 tarihinde yürürlüğe giren kanuni düzenleme ile resmen faaliyete geçmiştir. Köy enstitüleri, bilhassa kırsal alanların eğitimsel ve kalkınma odaklı sorunlarının çözümünde kayda değer bir etkinlik sergilemiştir. Kırsal yerleşimlerde görev yapan eğitimciler vasıtasıyla, teorik bilginin yanı sıra üretim temelli pratik beceriler de öğrencilere kazandırılmıştır. Bu kurumlar, yetiştirdikleri öğretmenler aracılığıyla kırsal kesimde yaşayan vatandaşların bilimsel düşünce sisteminden istifade etmesini hedefleyen bir girişim başlatmıştır. Söz konusu girişim, eğitimin toplumun tüm katmanlarına ulaştırılabileceğinin somut bir göstergesi olmuştur. Bu akademik incelemede, eğitim tarihimizde müstesna bir konuma sahip olan köy enstitülerinin pedagojik modeli ve bu kurumlardaki tarih öğretimi metodolojisi ele alınmıştır. Eğitimsel dönüşüm vizyonuyla hayata geçirilen bu kurumların kuruluş gerekçeleri, eğitim felsefesi ve perspektifi, özellikle tarih derslerinin işleniş biçimi, tarih disiplinine yaklaşımları, müfredat programları, uygulama yöntemleri ve eğitim materyalleri de araştırma kapsamına dahil edilmiştir. Köy Enstitüleri, Atatürk’ün öngörüsünün bir tezahürü olarak değerlendirilebilir ve bu nedenle kurumların altyapısı onun liderlik döneminde şekillendirilmiş ve kuruluş süreci başlatılmıştır. Ülke demografisinin çoğunluğunu oluşturan kırsal yerleşimlerde; eğitim vasıtasıyla milli şuuru yerleştirmek, insanı merkeze alan değerleri benimsetmek, kırsal alanları ve sakinlerini üretken bir konuma taşımak, eğitimcileri ve öğrencileri çok yönlü donanımla yetiştirerek köyleri doğrudan bulundukları yerde kalkındırmak amaçlanmıştır. Cumhuriyet idaresinin hedefleri arasında yer alan çağdaş ve modern bir birey profili oluşturma düşüncesi, eğitime atfedilen önem ile vücut bulabilirdi. Bu anlayış ve düşüncenin en etkili uygulama alanı ise tarih eğitimiydi. Geçmiş dönemlerde eğitimin kırsal alanlara ulaştırılması daima bir sorun teşkil etmiş, okuma-yazma bilmeme problemi ve köylü nüfusun eğitimi de buna eklenmiştir. Bu noktada enstitüler devreye girerek söz konusu problemleri ortadan kaldırma misyonunu üstlenecekti. Kendine özgü yapısıyla bilimsel, katılımcı, demokratik bir eğitim anlayışını benimseyen enstitüler, bireyleri yetiştirirken aynı zamanda ilerleme ve aydınlanma öncüleri olarak da formasyonlarını sağlamaktaydı. Enstitülerin eğitim felsefesini kavrayamayan çeşitli grupların ortaya çıkıp bu kurumlara yönelik eleştiriler getirmeye başlamasıyla, enstitülerde kaçınılmaz değişimler baş gösterdi. Yeni getirilen reform ve yasal düzenlemelerle öncelikle enstitülerin temel felsefesi ve ruhu ortadan kaldırıldı, ardından da kapatılma sürecine girildi. Köy Enstitülerinde tarih dersinin iş eğitimi prensibine uygun şekilde işlenmeye çalışıldığı gözlemlenmiştir. Dersin müfredat programı, ders kitapları, eğitim materyalleri, dersin işleniş metodolojisi ve uygulaması analiz edildiğinde, bunların birbiriyle uyumlu bir bütünlük arz ettiği tespit edilmiştir. Tarih dersinin, dönemin koşulları ve gerçeklikleri göz önünde bulundurularak, öğrencilerin aktif katılımını sağlayan ve uygulamalı öğretim yaklaşımı doğrultusunda işlendiği sonucuna ulaşılmıştır.</p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1695 MONDROS’TAN MİLLİ MÜCADELE’YE: MUSTAFA KEMAL PAŞA VE VAHİDETTİN GÖRÜŞMELERİ IŞIĞINDA SAMSUN’A GİDEN YOL 2025-11-15T16:37:33+00:00 Murathan ŞAN murathansan93@gmail.com <p>Osmanlı İmparatorluğu Türk dünyası için çok güçlü bir konumu temsil etmiş olup Türk Devlet ve gelenek tarihinde çok önemli yer tutmuş bir İmparatorluk olmuştur. Öyle ki neredeyse 19.Yüzyıla kadar gücünü her daim hissettirmiştir. Nitekim 1699 yılında Karlofça Antlaşması ile ilk büyük toprak kaybını yaşayan Osmanlı İmparatorluğu artık bu tarihten itibaren sürekli gerilemeye devam etmiş ve takip edilmeyen bilim ve teknoloji neticesinde de git gide zayıflamaya devam etmiştir. Meşrutiyet’in getirdiği kavga ve gürültüler neticesinde 1912-13 Balkan Savaşı mağlubiyetleri ile kalbi olan balkan coğrafyasını kaybeden Osmanlı İmparatorluğu devamında gelen I. Cihan Harbi’nden de mağlup ayrılmış ve Mondros Mütarekesi ile fiilen sona ermiştir. Ardından Mustafa Kemal Paşa Halife Padişah Vahidettin ile bir dizi görüşmeler sağladıktan sonra Millî Mücadeleyi başlatmak üzere 16 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a doğru yola çıkmıştır.</p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1559 AKKOYUNLULAR DÖNEMİNDE DOKUMACILARDAN ALINAN KUYU / ÇUKUR VERGİSİ VE HASANKEYF DOKUMA TEZGÂHI (CUME / CUBE ÖRNEĞİ) 2025-02-13T23:22:03+00:00 Saltuk Seyhan Öztekin yusufmoon@hotmail.com <p>İnsanoğlunun var olduğu günden beri korunma, beslenme ve barınma gereksinimi ile birlikte örtünme ihtiyacı, içgüdüsel ve iklim şartlarının bir zorunluluğu olarak en önemli vazgeçilmezleri arasında yerini almıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak insanlar, vahşi doğaya ve iklim şartlarına karşı barınma ve beslenme ihtiyaçlarının akabinde örtünme ihtiyacı gereksinimlerini de ilk zamanlarda her ne kadar ilkel tarzda karşılamalarına rağmen zaman içerisinde, örtünme ihtiyaçlarını, araç gereçlerin geliştirilmesi ile birlikte hayvansal ve bitkisel hammaddelerin kullanımıyla geliştirmişlerdir. Hatta denilebilir ki örtünme ihtiyacı, içgüdüsel olarak ilk giderilmeye çalışılan ihtiyaç olmuştur. Bu amaçla girişilen ilk faaliyetlerden biri de dokuma olmuştur. Yapılan arkeolojik kazılardan; M.Ö. 5500 yıllarına tarihlenen ilk ilmiklemenin ve ilkel dokumanın, Anadolu coğrafyasında Mezopotamya ve çevresinde başladığı düşünülmektedir. Zaman süreci içerisinde önceleri ilkel olarak kullanılan dokuma tezgâhları, zamanla geliştirilmiştir. Dokumalarda kullanılan tezgâhlar ve tezgâh araç gereçleri de tarihsel süreçte değişiklikler göstermiş, nihayetinde 19. yüzyılın son çeyreğinde modern anlamda dokuma tezgâhları geliştirilmeye başlanmıştır. Konumuzu teşkil eden cume / cube dokuma tezgâhının ise ne zamandan beri kullanıldığı bilinmemekle birlikte, 20. yüzyılın ortalarında Hasankeyf’te yüzlerce tezgâhın var olduğu, tespit edilen tezgâh çukurlarından anlaşılmaktadır. 21. yüzyılın başlarında ise cume / cube dokuma tezgâhının kullanımı zayıflamış ancak münferit de olsa kullanılmaya devam edilmiştir.&nbsp;&nbsp;</p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1691 PALYATİF BAKIM ÜNİTESİNDE YATAN HASTALARIN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ 2025-11-15T16:14:04+00:00 Musa ŞENYÜZ musasenyuz056@gmail.com Reşat AVCI avciresat@gmail.com <p>Palyatif bakım, yaşamı tehdit eden hastalıklara sahip bireylerin ve ailelerinin yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan, multidisipliner bir yaklaşımla sunulan insan merkezli bir sağlık hizmetidir. Dünya genelinde yaşlı nüfusun ve kronik hastalıkların artmasıyla palyatif bakıma olan ihtiyaç giderek yükselmektedir. Türkiye’de de bu alanda hizmet veren merkezlerin sayısı artmakta ve 2023’te 90 binden fazla hastaya hizmet sunulmuştur. Bu çalışma, Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Palyatif Bakım Merkezi’nde 2023 yılında yatan 155 hastanın demografik ve klinik özelliklerini, yatış sürelerini ve taburculuk durumlarını retrospektif olarak incelemiştir. Hastaların %59,4’ü erkek, %40,6’sı kadın olup yaş ortalaması 61,7±15’tir. Ortalama yatış süresi 11,17 gün olarak bulunmuştur. Hastaların %81,9’u 0-15 gün arası yatarken, %7,1’i 30 gün ve üzeri yatmıştır. Taburculuk oranı %85,2, sevk oranı %7,1 ve vefat oranı %7,7 olarak saptanmıştır. Komorbiditeler arasında en sık hipertansiyon (%26,5), serebrovasküler hastalıklar (%24,5), diyabetes mellitus (%21,3) ve malignite (%12,8) yer almıştır. Hastaların %14,8’inde yatak yarası, %42,6’sında total parenteral beslenme, %36,1’inde santral venöz kateter ve %41,3’ünde idrar sondası mevcuttur. Bulgular, ülke ve dünya literatürüyle uyumludur. Sonuç olarak, palyatif bakım gereksinimi artmakta olup, bu hizmetlerin erken dönemde sunulması sağlık sisteminin yükünü azaltabilir. Ancak, bilgi ve farkındalık eksikliği nedeniyle birçok hasta bu hizmetlerden yeterince yararlanamamaktadır. Çalışmanın tek merkezde yürütülmüş olması bir sınırlılık olup, daha kapsamlı araştırmalara ihtiyaç vardır.</p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal https://eurasianacademy.org/index.php/socialsciences/article/view/1693 İŞ YAŞAMINDA DUYGU YÖNETİMİ KAVRAMSAL BİR İNCELEME 2025-11-15T16:26:22+00:00 Kübra KILIÇ Kubraa167@gmail.com <p style="margin: 0cm; text-align: justify; background: white;"><span style="font-size: 10.0pt; color: #262626;">Bireyler, gerek iş hayatlarında gerekse özel yaşamlarında çeşitli duygusal deneyimler yaşamaktadır. Duygular, insan davranışının ayrılmaz bir parçası olup, bireyin iç dünyasından sosyal ilişkilerine kadar pek çok alanda belirleyici bir rol oynamaktadır. İnsanlar, duygularından tamamen bağımsız hareket etme yetisine sahip değildir; ancak kazandıkları beceriler aracılığıyla duygularını kontrol edebilir ve bu duyguları kendi hedefleri doğrultusunda yönlendirebilirler. Duygular, bireyin hayata bakış açısını, motivasyon düzeyini ve işteki performansını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle, duyguların etkin biçimde yönetilmesi, bireyin moralini ve verimliliğini artırma potansiyeline sahiptir. Duyguların bireysel davranışlar üzerindeki etkisi, örgütsel tutum ve davranışların anlaşılması açısından da kritik öneme sahiptir. Duygusal yaşantı, ortaya çıktığı çevreden bağımsız düşünülemez ve özellikle iş ortamlarında çeşitli duyguların yaşandığı bilinmektedir. Modern toplumlarda, bireylerin en yoğun duygusal deneyimlerini yaşadıkları başlıca alanlardan biri de iş yerleridir. Çalışma ortamı, duygulardan arındırılmış bir şekilde ele alınamaz; özellikle insan etkileşiminin yoğun olduğu meslek gruplarında, duyguların etkisi çok daha belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır. İş yaşamında bireylerden, duygularını kontrol altında tutmaları ve uygun biçimde yönlendirmeleri beklenmektedir. Özellikle eğitim kurumları gibi yoğun yüz yüze iletişimin yaşandığı örgütlerde, bu beklenti daha da artmaktadır. Örgütlerde duygu yönetimi, yalnızca bireysel bir süreç olmaktan ziyade, aynı zamanda örgütün genel duygusal atmosferinin şekillendirilmesini de kapsar. Duygu ikliminin yönetimi (DİY), örgüt içerisinde olumlu duyguların hâkim olmasını sağlamak ve olumsuz duyguları en aza indirerek örgütsel etkinlik ile iş tatminini artırmak amacı taşır. İş dünyasında duygu yönetiminin önemi her geçen gün daha fazla vurgulanmaktadır. Bu çalışmada, duygu ikliminin yönetimiyle ilişkili temel kavramlar ele alınmış ve bu kavramların iş yaşamı ile olan bağlantıları ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. İlk olarak, duygu kavramı ve duyguların temel özellikleri ile işlevleri üzerinde durulmuş; ardından duygulara ilişkin farklı kuramsal yaklaşımlar ve algılama biçimleri incelenmiştir. Son olarak, duygu ve duygu yönetimiyle ilgili temel kavramlar açıklanmış ve duygu yönetiminin bireysel ve örgütsel düzeydeki boyutları, yani DİY, kapsamlı olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca, çalışma ortamında duyguların yönetilmesi, çalışanların iş tatmini, motivasyonu ve örgütsel bağlılığının güçlendirilmesinde önemli bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Duyguların etkin biçimde yönetilebildiği örgütlerde, çalışanlar arasında güven, işbirliği ve aidiyet duygusu gelişmekte; bu da bireysel ve örgütsel başarıya olumlu katkı sağlamaktadır. İş yaşamında duygu yönetimi, bireylerin psikolojik iyi oluşunu desteklerken, örgütlerin sürdürülebilir başarısına da temel oluşturmaktadır.</span></p> 2025-08-04T00:00:00+00:00 Telif Hakkı (c) 2025 Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal