Oedipus kompleksi, Freud’un psikanalitik teorisine göre; erkek çocukların anneyi sevmesi ve babayı rakip olarak görmesi durumudur. Adını bir Yunan mitinden alan bu karmaşada, erkek çocuklar annelerine âşık olurken babalarından da nefret ederler. Freud’a göre erkek çocuk, anneye bir takım cinsel arzular beslerken kendisini baba ile özdeşleştirir ve onun yerine geçmek ister. Aynı durum kız çocukları için de geçerlidir. Freud, Oedipus kompleksini kendisine gelen vak’alardan, Dostoyevski gibi yazarların edebî eserlerinden hatta kendisinden hareketle izah etmeye çalışmıştır. Bu konuda pek çok tepki almış olsa da bu alanda çalışan araştırmacılar tarafından haklılık payı da kendisine bırakılmıştır. Çevremizde sık sık duyduğumuz “annem gibi gelin istiyorum”, “babam gibi eşim olsun” gibi sözler esasında Freud’un bu teorisiyle alâkalı durumlardır. Bu çalışmada, 16. asrın velut şairlerinden Lami’î’nin, Molla Cami’den tercüme ettiği 1903 beyitlik Salâmân u Absâl mesnevisi, Oedipus kompleksi bağlamında ele alınacaktır. Bu mesnevi, Yunan menşeili olması hasebiyle diğer mesnevilerden farklı bir kurgu ile karşımıza çıkmaktadır. Mesnevide; olağanüstü bir yolla, anne olmadan dünyaya gelen Salâmân adlı şehzadenin, kendisine sütanne olarak tutulan Absâl adlı bir kadınla yaşadığı aşk anlatılmaktadır. Mesnevide Oedipus kompleksinin var olduğu görülmektedir. Baba, Salâmân ve Absâl arasındaki aşkın en büyük engeli olduğu için babaya karşı duyulan gizli bir düşmanlık söz konusudur. Salâmân bu nedenle babasından uzaklaşır. Mesnevinin sonunda Absâl’ın ölmesi ve Salâmân’ın, Zühre adlı başka bir kadına âşık olması sonucunda Oedipus kompleksi ortadan kalkar. Salâmân’ın babasıyla olan problemi son bulunca babasının yerine geçmeye hak kazanır.