Osmanlı’da erken dönemlerde halik (hallak) ve ser-teraş olarak tanımlanan, erkeklerin saç ve sakallarını kesen esnafa, 16. yüzyıldan itibaren İtalyanca barbiere kelimesinden türeyen berber denilmiştir (Aksu, 1996:1). Kelime köken olarak, Latince barba (sakal) kelimesinden türemedir. Türkçeye ise Farsça’dan geçmiştir. 1900'lerin başında ise batı etkisi ile berber yerine ‘‘perukár tanımlaması kullanılmaya başlanmış, ancak Cumhuriyet döneminde itibaren tümüyle berber kelimesinin kullanımı benimsenmiştir (Anonim, 1994:155). Osmanlı’da dükkân sahibi olan berberler ve seyyar berberler olmak üzere iki kısma ayrılan berber esnafının temel görevleri arasında, saçların ve sakalların kesimi ve bakımı yanında, sünnet, şişe çekme, hacamat tedavisi, dişçilik (Gürbüz, 2012:233), sülük tedavisi, kellik ve bit tedavileri ve cilt hastalıkları için merhem hazırlama gibi tedavi amaçlı işlemler de vardır (Koçu, 2002:49) (Işın, 2013:196). Ahilik geleneğinden gelen örf ve adetler temelinde hizmet veren berber esnafına ait berber önlüğü ve havlusu, sakal tarağı, berber aynası, ustura kesesi, ustura, sünnet mili gibi araç ve gereçler ise berberlerin kullanım malzemeleridir ve Osmanlı-Türk kültür tarihinin de önemli maddi kültür mirasları arasında yer alırlar. Saray koleksiyonlarından ve halk berber dükkânlarından günümüze ulaşan bu malzemelerden örneklerin büyük çoğunluğu, en nadide iplikler, kadifeler, mücevherler kullanılarak üretilmişlerdir ve günümüzde farklı müzelerimizin koleksiyonlarında yer almaktadırlar. Bu çalışmada, Osmanlı’nın toplumsal ve sosyo-kültürel yaşamında önemli bir yeri olan berberlik mesleği, Türk resim sanatında görüntülenen sahneleri ile ve sanat tarihi disiplini içerisinde irdelenmeye çalışılmış ve bu mesleğin icrasında kullanılan malzemeler, işlevsellik özellikleri ve form ve bezemeleri bağlamında, sanatsal nitelikleri ile değerlendirilmeye çalışılmıştır.